Hep hassas bir insan oldum.belki de tanidigim en hassas insanim.yolda cöpten yemek yiyen bir kedi gormek aglamama yeterdi.bes yaşlarında falandim heralde o zamanlar.
Beni üzen şeylerin üzerine bir de kötü insanlar gelmişti.kalbimi sakladım ve hala da sakliyorum.
Bu beni korumadi , üstüne bir de fazla güçlü gözükmüş olacağım ki insanlar beni kırmaya çalıştı.tanimadigim ya da umursamadigim insanların hiç biri etkilemedi beni.Ama bir annenin bencilligi ve bir babanın duyarsızligini dünyanın hiç bir acısı yaşatamaz. İstemedigim iyiliklerini başıma kakmaya basladiklarinda ölmüş gibi hissettim. O his göğsümden hiç çıkmıyor.
Acaba bir annenin olmaması mi kotu , yoksa ona zarar veren bir annenin olması mı?
Keşke dogurmasaydim dedin ya , bak bu konu da hem fikiriz. Keşke dogurmasaydin.
İnsana en büyük kötülüğü kendi yapar derler ya , eksik o söz.insana en büyük kötülüğü yakınları yapar.en çok da annesi incitebilir bir insani.
En büyük darbe en yakınlarımdan geldi hep.kimden bir el beklediysem beni yüz üstü bıraktı ve giderken bir şeyler eksildi benden.kalbimi sakladığım zırh tabutum oldu.ve geriye kırık bir kalpten ve çalışmayan bir zihinden başka bir şey kalmadı.
Monologlar burada
29 Mart 2014 Cumartesi
24 Mart 2014 Pazartesi
Her sey tanrinin planina uygun
Dusununce neler degisiyor , neler gelisiyor diye ulastigim belli bir sey yok.bazen ayni halkanin icinde tur atiyormus gibi hissediyorum.her sey garip bir sekilde ayni yere cikiyor ve belki de plan budur.olmasi gereken her sey oluyordur. Ama nereye gittigimi ve niye gitmem gerektigini anlayamiyorum.
Ufacik bir cocuk oldugum zamani hatirliyorum , dokamadigim hayali guzellikte bir ask arayisim , sonsuza dek suren bir arkadaslik kurmaya calisisim , insanlarin mutlu olmasini ve beni herkesin sevmesini istemem.
Bunlara asla ulasamayacagini dusunsugunde aglayan o kucuk cocuk...
Hicbir sey gercekten degismiyor be ... gercekten degismiyor... aglamiyorum kolay kolay artik , ama o cocuk hala icerlerde.
Olay belki de inanctir. Cennete , bir elciye ya da bir dine inanc degil. Herkesin ozunde iyi olduguna ve her seyin iyi olacagina duyulan bir guven.
Ben bu plana inanacagim.eger mutlu degilse insan son degildir ,cunku sonunda her sey iyi olur.
Ufacik bir cocuk oldugum zamani hatirliyorum , dokamadigim hayali guzellikte bir ask arayisim , sonsuza dek suren bir arkadaslik kurmaya calisisim , insanlarin mutlu olmasini ve beni herkesin sevmesini istemem.
Bunlara asla ulasamayacagini dusunsugunde aglayan o kucuk cocuk...
Hicbir sey gercekten degismiyor be ... gercekten degismiyor... aglamiyorum kolay kolay artik , ama o cocuk hala icerlerde.
Olay belki de inanctir. Cennete , bir elciye ya da bir dine inanc degil. Herkesin ozunde iyi olduguna ve her seyin iyi olacagina duyulan bir guven.
Ben bu plana inanacagim.eger mutlu degilse insan son degildir ,cunku sonunda her sey iyi olur.
16 Mart 2014 Pazar
sonsuza dek ve her zaman
Sonsuza kadar beraber , dünyaya karşı biz , beraber , birleştik , yapıyoruz , evleniyoruz , çocuğumuz var , şehir şehir gezip insanlara dünyayı daha güzel yapabileceklerini anlatıyoruz , bahçeli bir ev alıyoruz , ihtiyacı olanlara yardım ediyoruz , her sabah beraber uyanıyoruz bazı geceler uyumayıp evren hakkında konuşuyoruz , ona sahibim ve başka hiç bir şeye ihtiyacım yok , her zaman biz...
Tanıştığım ve tanıdığım pek çok insan kendimi aşırı beğenmemden bahseder sürekli.Kendimden çok bahsetmemden , kibirli yürüyüşümden , bakışlarımdan.Sürekli ben , ben , ben dememden yakınırlar , hatta bazen o kadar rahatsız olurlar ki beni ortamdan uzaklaştırmaya çalışırlar.Dedikodular ve fısıldamalar başlar.
Bunun nedenini anlamaya çalışıyorum sürekli , gerçekten ön planda olmaktan hoşlanıyorum.Hatta bunun için insanları kırmaktan çekinmiyorum , sözlerle bitiremediklerimi haraketlerle yapıyorum ve kimse karşımda duramıyor.Çünkü ben birisinin yanımda durmasını istiyorum.Ben dediğimde , hayır biz! demesini istiyorum.Ve ne yaparsam yapayım , kendime yaptıklarımı kimseye yapamıyorum.
Doğduğumuz andan itibaren etrafımızı anlamaya çalışırız , insan doğası hayatta kalmak istiyor.Ve çevreyi algılamak.Ben bir buhran içerisine doğmadım , bir katliam ya da savaş görmedim.Kan benim için televizyon kadar yakındı , kilometrelerce uzak.Arkadaşlığın ve dostluğun kazandığı çizgifilmlerle büyüdüm.Tek bir kahramanın olmadığı kurgular bunlar , iyilerse kötüleri yok etmiyordu.(en azından ben bunu böyle kabul ettim)Uzlaşıyorlardı ve her birinin sonunda dünya sonsuz mutluluğa kavuşuyordu.
Doğ , büyü , oku , çocuk yap , emekli ol ve öl.Çizgifilmler , pembe diziler , sanat...Bunların kabul etmediği bir döngüydü bu ve ben hayatımı bir sanat ürünü yapmaya çocuk yaşta karar vermiştim.Bu kadar basit olmamalıydı.Bu zincir bir yerinde kırılacaktı ve dünyaya mutluluğu getirecektim.Büyürken ortak amaçları taşımayan hatta benzer amaçları bile taşımayan insanlarca kırıldım.Defalarca.Ve bir zamanlar onlara yardım etmek isteyen kalp , sivri köşeli bir cam parçası olmuştu.
Bundan çok önce kendi grubumu aradım , biz olacaktık.Olmadı.Eğitim kurumunun her dalında ve her yaşımda bunu denedim.her kültürden arkadaşım oldu , küçük burjuvalar ,masum çocuklar , genç yetişkinler , asla büyümeyenler, tanrılar , aktivistler , evinden çıkmaya cesaret edemeyenler , evlenip çocuk yapmak isteyenler , eli tesbihli delikanlılar , sahte yazarlar , ağır romantikler...
Konur sokakta tavla oynarken hissetmedik mi o duyguyu? saçlarıma dokunup seni nasıl özledim dediğinde hissetmedik mi sonzuluğu? Her yer duman olduğunda ve gülüşün benim tek ışığım olduğunda sen de hissettin mi yoksa? seni seviyorum dediğimde , bende seni deyişin gerçek miydi yoksa nezaketen mi söylemiştin? Kalbimin sıcaklığını ben mi uyduruyordum? Arkadaşların beni çok sevdiğinde hiç mi mutlu olmadın , mutluluğumuzu paylaşmıyor muyduk biz senle?
Görüşürüz deyip , bir daha mesaj atmadığında ne olmuştu peki?
ben biz olmadığımızı anlamıştım...İçi boş kocaman bir bendim. Sana sarıldığımda Dünyayı kucaklıyor gibi hissedişim neydi peki?
Ben hiç biri değildim.Aynı anda her yere ait olmayı ve asla kendini tanımlamamayı deneyimledim.Her tanıdığım insanla biraz daha yabancılaştım kurtarmak istediğim dünyaya.Her yaşam bir başka kayıptı benim için.Bir başka terk edişti.
İyiliği istemek çocuklukla itham edilmek ve küçük görülmekle sonuçlandı.Yalnızlığa itildim , acının olgunlaştıracağını işiterek.
Yaşadığım boşlukta tüm ölmüşlerin , yaşayanların ve doğacakların acılarını tattım.Doğmamış arkadaşlıkları yitirdim , bulunmamış aşklara doydum , evlenmemiş çiftlerin dağılışlarını işittim , bir birlerine ulaşamayan ruh eşlerinin gözyaşlarını içtim.
Doğan , doğmuş ve doğacak her insanla umut doldum.Bir kişi olmalıydı dedim.Olmadığını anladığımda sonsuz kere umutlarımın ölüşünü seyrettim.
Ve bana kalan insanlığın sonsuz acıları oldu.Sonsuza dek ve her zaman biz olamadık.
Tanıştığım ve tanıdığım pek çok insan kendimi aşırı beğenmemden bahseder sürekli.Kendimden çok bahsetmemden , kibirli yürüyüşümden , bakışlarımdan.Sürekli ben , ben , ben dememden yakınırlar , hatta bazen o kadar rahatsız olurlar ki beni ortamdan uzaklaştırmaya çalışırlar.Dedikodular ve fısıldamalar başlar.
Bunun nedenini anlamaya çalışıyorum sürekli , gerçekten ön planda olmaktan hoşlanıyorum.Hatta bunun için insanları kırmaktan çekinmiyorum , sözlerle bitiremediklerimi haraketlerle yapıyorum ve kimse karşımda duramıyor.Çünkü ben birisinin yanımda durmasını istiyorum.Ben dediğimde , hayır biz! demesini istiyorum.Ve ne yaparsam yapayım , kendime yaptıklarımı kimseye yapamıyorum.
Doğduğumuz andan itibaren etrafımızı anlamaya çalışırız , insan doğası hayatta kalmak istiyor.Ve çevreyi algılamak.Ben bir buhran içerisine doğmadım , bir katliam ya da savaş görmedim.Kan benim için televizyon kadar yakındı , kilometrelerce uzak.Arkadaşlığın ve dostluğun kazandığı çizgifilmlerle büyüdüm.Tek bir kahramanın olmadığı kurgular bunlar , iyilerse kötüleri yok etmiyordu.(en azından ben bunu böyle kabul ettim)Uzlaşıyorlardı ve her birinin sonunda dünya sonsuz mutluluğa kavuşuyordu.
Doğ , büyü , oku , çocuk yap , emekli ol ve öl.Çizgifilmler , pembe diziler , sanat...Bunların kabul etmediği bir döngüydü bu ve ben hayatımı bir sanat ürünü yapmaya çocuk yaşta karar vermiştim.Bu kadar basit olmamalıydı.Bu zincir bir yerinde kırılacaktı ve dünyaya mutluluğu getirecektim.Büyürken ortak amaçları taşımayan hatta benzer amaçları bile taşımayan insanlarca kırıldım.Defalarca.Ve bir zamanlar onlara yardım etmek isteyen kalp , sivri köşeli bir cam parçası olmuştu.
Bundan çok önce kendi grubumu aradım , biz olacaktık.Olmadı.Eğitim kurumunun her dalında ve her yaşımda bunu denedim.her kültürden arkadaşım oldu , küçük burjuvalar ,masum çocuklar , genç yetişkinler , asla büyümeyenler, tanrılar , aktivistler , evinden çıkmaya cesaret edemeyenler , evlenip çocuk yapmak isteyenler , eli tesbihli delikanlılar , sahte yazarlar , ağır romantikler...
Konur sokakta tavla oynarken hissetmedik mi o duyguyu? saçlarıma dokunup seni nasıl özledim dediğinde hissetmedik mi sonzuluğu? Her yer duman olduğunda ve gülüşün benim tek ışığım olduğunda sen de hissettin mi yoksa? seni seviyorum dediğimde , bende seni deyişin gerçek miydi yoksa nezaketen mi söylemiştin? Kalbimin sıcaklığını ben mi uyduruyordum? Arkadaşların beni çok sevdiğinde hiç mi mutlu olmadın , mutluluğumuzu paylaşmıyor muyduk biz senle?
Görüşürüz deyip , bir daha mesaj atmadığında ne olmuştu peki?
ben biz olmadığımızı anlamıştım...İçi boş kocaman bir bendim. Sana sarıldığımda Dünyayı kucaklıyor gibi hissedişim neydi peki?
Ben hiç biri değildim.Aynı anda her yere ait olmayı ve asla kendini tanımlamamayı deneyimledim.Her tanıdığım insanla biraz daha yabancılaştım kurtarmak istediğim dünyaya.Her yaşam bir başka kayıptı benim için.Bir başka terk edişti.
İyiliği istemek çocuklukla itham edilmek ve küçük görülmekle sonuçlandı.Yalnızlığa itildim , acının olgunlaştıracağını işiterek.
Yaşadığım boşlukta tüm ölmüşlerin , yaşayanların ve doğacakların acılarını tattım.Doğmamış arkadaşlıkları yitirdim , bulunmamış aşklara doydum , evlenmemiş çiftlerin dağılışlarını işittim , bir birlerine ulaşamayan ruh eşlerinin gözyaşlarını içtim.
Doğan , doğmuş ve doğacak her insanla umut doldum.Bir kişi olmalıydı dedim.Olmadığını anladığımda sonsuz kere umutlarımın ölüşünü seyrettim.
Ve bana kalan insanlığın sonsuz acıları oldu.Sonsuza dek ve her zaman biz olamadık.
Kemal Kardeş kimdir?
öncelikle söylemeliyim ki , gerçek adım ve soyadım değil.Hatta herhangi bir benzerlik bile yok.Bir gün rüyamda da görmedim sadece çok tutarlı geliyor.
Kemal bilgiye ermek , bilinçsel olarak aşmak , bilgi veren demek...
Kardeş kelimesinden nefret ederdim eskiden , Türk insanın çok kullandığı laflardan ''kardeş.'' Gözlerinin içine nefretle bakarken ve söylediği her kelime bir kandırmacadan ibaretken bile cümlenin sonuna kardeş kelimesini ekliyor insanlar.
Keşke her birimiz kardeş olabilsek , keşke her birimiz kemal kardeş olabilsek.
Kemal bilgiye ermek , bilinçsel olarak aşmak , bilgi veren demek...
Kardeş kelimesinden nefret ederdim eskiden , Türk insanın çok kullandığı laflardan ''kardeş.'' Gözlerinin içine nefretle bakarken ve söylediği her kelime bir kandırmacadan ibaretken bile cümlenin sonuna kardeş kelimesini ekliyor insanlar.
Keşke her birimiz kardeş olabilsek , keşke her birimiz kemal kardeş olabilsek.
12 Mart 2014 Çarşamba
benim Umudum var
Insan kendi Kabilesini bulmadan kendisinin en iyi hali olamaz.tamamlanamaz.
Kendimi bildim bileli bir kacis halindeyim. Insanlardan , kulturlerden , kalabaliklardan kaciyorum. Artik bunu dusunmeden yapar hale geliyorum ; size ait olan her seyden kaciyorum. Korktugumdan , sizin gibi olmaktan.size benzemeyen her seyi yok ettiginiz icin kaciyorum;siz den farkli oldugum icin kaciyorum.
Kendimden farkli gorduklerimden;ben hepinizden kaciyorum.nezaketi kadinlik olarak gorenlerinizden , kotuluge kotulukle cevap verenlerden kaciyorum. Tek derdi bir tene dokunmak olan milyonlardan , anlamak istemeyenlerden.
Daha fazla kacamaz hale geliyorum , surun diyorsunuz. Hayatini alanlara zayif diyorsunuz , baskalarini oldurmeyi guc gorerek.
Umudum vardi.kendi topraklarimi bulacaktim , aitlik hissi aci bir sekilde topragin kendisine oldu.bir noktadan sonra kendimi hicbir yerde buldum. Kacmiyorum. Cunku kacacak bir yer yok.kazanilacak bir zafer yok.sinavlariniz anlamsiz , kalpleriniz olu.bedenleriniz bos.sozleriniz zorlama. Uzattiginiz elleriniz kaygan , tutarsam dusecegim;biliyorum. Mezar taslari en yakin arkadaslarimiz oldugunda kacmayi birakmadik mi dostum?
En buyuk umudum bir gun anlasilmak. Arkamdan aglanmasi , ozlem duyulmasi degil. Insanlarin bir birlerini anlamasi umudum. Dunyanin sevinc gozyaslariyla dolmasi umudum. Ve karistigim topragin uzerinde insanlarin dans etmesi. Benim inancim bu.
Artik Kacmiyorum;gidecek bir yer yok.
Kendimi bildim bileli bir kacis halindeyim. Insanlardan , kulturlerden , kalabaliklardan kaciyorum. Artik bunu dusunmeden yapar hale geliyorum ; size ait olan her seyden kaciyorum. Korktugumdan , sizin gibi olmaktan.size benzemeyen her seyi yok ettiginiz icin kaciyorum;siz den farkli oldugum icin kaciyorum.
Kendimden farkli gorduklerimden;ben hepinizden kaciyorum.nezaketi kadinlik olarak gorenlerinizden , kotuluge kotulukle cevap verenlerden kaciyorum. Tek derdi bir tene dokunmak olan milyonlardan , anlamak istemeyenlerden.
Daha fazla kacamaz hale geliyorum , surun diyorsunuz. Hayatini alanlara zayif diyorsunuz , baskalarini oldurmeyi guc gorerek.
Umudum vardi.kendi topraklarimi bulacaktim , aitlik hissi aci bir sekilde topragin kendisine oldu.bir noktadan sonra kendimi hicbir yerde buldum. Kacmiyorum. Cunku kacacak bir yer yok.kazanilacak bir zafer yok.sinavlariniz anlamsiz , kalpleriniz olu.bedenleriniz bos.sozleriniz zorlama. Uzattiginiz elleriniz kaygan , tutarsam dusecegim;biliyorum. Mezar taslari en yakin arkadaslarimiz oldugunda kacmayi birakmadik mi dostum?
En buyuk umudum bir gun anlasilmak. Arkamdan aglanmasi , ozlem duyulmasi degil. Insanlarin bir birlerini anlamasi umudum. Dunyanin sevinc gozyaslariyla dolmasi umudum. Ve karistigim topragin uzerinde insanlarin dans etmesi. Benim inancim bu.
Artik Kacmiyorum;gidecek bir yer yok.
13 Haziran 2013 Perşembe
Sonsuz baharın ülkesi
Benim için Haziran zıtlıklarla dolu zamanlar demektir , aşk ve terk etme vardır , sevgi ve nefret vardır , gündüzleri sıcaktır geceleri hafif hafif titretir insanı...
Yarim Haziran bir ikizler insanıydı ve beni de bir ikizler burcu insanı sanmıştı.Hoş bir ikizler olsaydım her şey daha açıklanabilir olurdu .İkizler insanı çift kısmetlidir derler , seveni/talibi çoktur denir.Aynı zamanda terk edeni de çoktur.Ah edeni de çoktur.Gözyaşı da eksik olmaz , gülücükleri de ikizler insanın.
Yılın bu mevsimi içimi garip bir heyecan ve geçmişe duyulan inanılmaz bir özlem ele geçirir.Sahi sonsuz bahar diyoruz da , herkes biliyor mu bu sonsuz baharı?
İnsan aşık olunca hayat ona güzel olur , yolda şarkılar söyler , her yere dans ederek gider.Ben aşık olunca öyle yapıyorum ve eğer bir de karşılıklıysa aşkınız;tüm kötülükler ve acılar yerini sonsuz baharın ülkesine bırakır.Burada ağırlık yoktur , kötülük yoktur.Çocuksu bir sevgi , saatlerce sevdiğinin gözlerine bakmak istediğin günler vardır.Ona sarılmak Dünyaları kucaklamaktır.
Ben yaşamın amacı olarak aşkı savunurum.Bir insanı sevmek ve etrafında o sevdiklerinin olması.Aynı şekilde sevilmek.Güneş ışığı Dünyamızı terk etmemiş olur o zaman.
Sahi , bir insanı hayattan fazla sevmek mümkün müdür? Mümkündür. Basit insanlar için tek bir gerçek vardır ''ya sevilirsin , ya seversin''. Ve Eros'un laneti bu insanları aşkı kötülemeye mecbur bırakmıştır.Aşk sarhoşları bu laneti yüceltir.Çünkü yarim haziranın dünyası ışıkla doludur.Ve bardakları şarapla dolup taşar.
Ve yıllardan yine geldi haziran ve belki bu sefer aşk şarkıları bizim olur.Müzikler bize yazılır.Öldüğümüzde aşkımız kuşaklardan kuşaklara anlatılır.Belki kemiklerimiz bile toz olur ama geriye unutulmayacak bir şey bırakırız.
Haziranı
ve
sonsuz baharı
Yarim Haziran bir ikizler insanıydı ve beni de bir ikizler burcu insanı sanmıştı.Hoş bir ikizler olsaydım her şey daha açıklanabilir olurdu .İkizler insanı çift kısmetlidir derler , seveni/talibi çoktur denir.Aynı zamanda terk edeni de çoktur.Ah edeni de çoktur.Gözyaşı da eksik olmaz , gülücükleri de ikizler insanın.
Yılın bu mevsimi içimi garip bir heyecan ve geçmişe duyulan inanılmaz bir özlem ele geçirir.Sahi sonsuz bahar diyoruz da , herkes biliyor mu bu sonsuz baharı?
İnsan aşık olunca hayat ona güzel olur , yolda şarkılar söyler , her yere dans ederek gider.Ben aşık olunca öyle yapıyorum ve eğer bir de karşılıklıysa aşkınız;tüm kötülükler ve acılar yerini sonsuz baharın ülkesine bırakır.Burada ağırlık yoktur , kötülük yoktur.Çocuksu bir sevgi , saatlerce sevdiğinin gözlerine bakmak istediğin günler vardır.Ona sarılmak Dünyaları kucaklamaktır.
Ben yaşamın amacı olarak aşkı savunurum.Bir insanı sevmek ve etrafında o sevdiklerinin olması.Aynı şekilde sevilmek.Güneş ışığı Dünyamızı terk etmemiş olur o zaman.
Sahi , bir insanı hayattan fazla sevmek mümkün müdür? Mümkündür. Basit insanlar için tek bir gerçek vardır ''ya sevilirsin , ya seversin''. Ve Eros'un laneti bu insanları aşkı kötülemeye mecbur bırakmıştır.Aşk sarhoşları bu laneti yüceltir.Çünkü yarim haziranın dünyası ışıkla doludur.Ve bardakları şarapla dolup taşar.
Ve yıllardan yine geldi haziran ve belki bu sefer aşk şarkıları bizim olur.Müzikler bize yazılır.Öldüğümüzde aşkımız kuşaklardan kuşaklara anlatılır.Belki kemiklerimiz bile toz olur ama geriye unutulmayacak bir şey bırakırız.
Haziranı
ve
sonsuz baharı
29 Mayıs 2013 Çarşamba
Nefret suçu nedir? Ülkemizde nefret suçu yasası ne durumda? Neler yapabiliriz?
Nefret suçu(hate crime)
Bir insanın ırkı , inancı , etnik kökeni ,ulusu , cinsiyeti , cinsel yönelimi , cinsel kimliği ve engelleriyle dalga geçilmesini , aşağılanmasını , darp edilmesini ya da her hangi bir şekilde kötü muamale görmesini engelleyen bir yasadır .
Amerikanın pek çok eyaletinde şuan da yasalaştırılmıştır ve her hangi bir şekilde saldırıya uğrarsanız devlet sizi koruma girişiminde bulunur.Ağır yaptırımları olan ve vatandaşları ciddi şekilde korumaya alan bir yasa tasarısıdır.
Bizim ülkemizde
Elbette ki böyle medeni bir yasa tasarısı yok.Nefret suçu adı adında yok en azından , eğer birisi size hakaret ederse dava açıp ciddi paralar alabilirsiniz.Ya da darp'a uğrarsanız ama
özellikle bizi ilgilendiren kısımlardan cinsel yönelim ve kimlik ile ilgili hiç bir yasa tasarısı bulunmamaktadır.Zaten travestilerin polisler tarafından dövülüp , evlerinden fuhuş yaptıkları gerekçesiyle atıldıkları bir ülkede yaşıyoruz.*
Gelişmemiş ülkelerin özelliklerinden olan insanları ahlaksal olarak sınıflara aydırmak hoş bir şey değil , zaten yönetenler ve onlara oy veren insanlar genel ahlak diye bir şeyin olmadığını anlasaydı böyle bir yasa tasarısına gerek kalmazdı .Benim kiminle yatıp , kiminle yatmadığımdan sanane? İnançlıysam sanane? İnançsızsam sanane?
Peki yapacak hiç mi bir şey yok?
diyorsan eğer , elbette var ama işe yarar mı bilmiyorum.
http://imzakampanyam.com/escinsellik-bir-yonelimdir-escinsel-olmak-yanlis-degildir-heteroseksizm-e-otekilestirilmeye-ses-cikar-imza-kampanyasi
imzakampanyam.com'un ne kadar otoritesi var , gerçekten işe yarar mı bilmiyorum ama hiç bir şey yapmamaktan iyidir heralde.
not:Onay için yollanan e-mail ''junk'' kısmına gidiyor.Oradan onayı yapmazsanız geçerli sayılmıyor.
Biz yine de en iyisini umalım , belki bir 100 yıl sonra biz de bazı şeyleri aşabiliriz.
Ek olarak Türkiye de böyle bir yasa olmadığını söylemiştim ama bunun için uğraşan insanlar var , sende onlardan biri olmak istiyorsan aşağıya katılabilirsin , en azından sanal destekçi olabilirsin.
http://nefretme.net/
Ve bu olayı tanıdığın insanlarla paylaş , sesin ne kadar güçlü çıkarsa o kadar dinleniyorsun bu ülke de
*devletin fuhuşa karışıyor olması da ayrı bir saçmalık , kendi bedeni , ister satar ister alır , sanane? Fuhuş bana etik gelmiyor olmasına rağmen fuhuş yapanları aşağılayacak değilim.Başkasına zararı var mı? Yok. O zaman sesini keseceksin.
Bir insanın ırkı , inancı , etnik kökeni ,ulusu , cinsiyeti , cinsel yönelimi , cinsel kimliği ve engelleriyle dalga geçilmesini , aşağılanmasını , darp edilmesini ya da her hangi bir şekilde kötü muamale görmesini engelleyen bir yasadır .
Amerikanın pek çok eyaletinde şuan da yasalaştırılmıştır ve her hangi bir şekilde saldırıya uğrarsanız devlet sizi koruma girişiminde bulunur.Ağır yaptırımları olan ve vatandaşları ciddi şekilde korumaya alan bir yasa tasarısıdır.
Bizim ülkemizde
Elbette ki böyle medeni bir yasa tasarısı yok.Nefret suçu adı adında yok en azından , eğer birisi size hakaret ederse dava açıp ciddi paralar alabilirsiniz.Ya da darp'a uğrarsanız ama
özellikle bizi ilgilendiren kısımlardan cinsel yönelim ve kimlik ile ilgili hiç bir yasa tasarısı bulunmamaktadır.Zaten travestilerin polisler tarafından dövülüp , evlerinden fuhuş yaptıkları gerekçesiyle atıldıkları bir ülkede yaşıyoruz.*
Gelişmemiş ülkelerin özelliklerinden olan insanları ahlaksal olarak sınıflara aydırmak hoş bir şey değil , zaten yönetenler ve onlara oy veren insanlar genel ahlak diye bir şeyin olmadığını anlasaydı böyle bir yasa tasarısına gerek kalmazdı .Benim kiminle yatıp , kiminle yatmadığımdan sanane? İnançlıysam sanane? İnançsızsam sanane?
Peki yapacak hiç mi bir şey yok?
diyorsan eğer , elbette var ama işe yarar mı bilmiyorum.
http://imzakampanyam.com/escinsellik-bir-yonelimdir-escinsel-olmak-yanlis-degildir-heteroseksizm-e-otekilestirilmeye-ses-cikar-imza-kampanyasi
imzakampanyam.com'un ne kadar otoritesi var , gerçekten işe yarar mı bilmiyorum ama hiç bir şey yapmamaktan iyidir heralde.
not:Onay için yollanan e-mail ''junk'' kısmına gidiyor.Oradan onayı yapmazsanız geçerli sayılmıyor.
Biz yine de en iyisini umalım , belki bir 100 yıl sonra biz de bazı şeyleri aşabiliriz.
Ek olarak Türkiye de böyle bir yasa olmadığını söylemiştim ama bunun için uğraşan insanlar var , sende onlardan biri olmak istiyorsan aşağıya katılabilirsin , en azından sanal destekçi olabilirsin.
http://nefretme.net/
Ve bu olayı tanıdığın insanlarla paylaş , sesin ne kadar güçlü çıkarsa o kadar dinleniyorsun bu ülke de
*devletin fuhuşa karışıyor olması da ayrı bir saçmalık , kendi bedeni , ister satar ister alır , sanane? Fuhuş bana etik gelmiyor olmasına rağmen fuhuş yapanları aşağılayacak değilim.Başkasına zararı var mı? Yok. O zaman sesini keseceksin.
Kaydol:
Yorumlar (Atom)
